22 Mayıs 2016 Pazar

20. MEKTUP - SAHİBİNİ ARAYAN MEKTUPLAR - ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Nerdesin? Günler var ki beni aramadın, yazmadın. Senden gelecek bir mektubu bekledim boşuna. Önceleri içim umutla dolu, postacının kapımı çalmasını bekledim. Satırlarınla aydınlanmasını bekledim bu karanlığın. Saatler saatleri, günler günleri kovaladı. Gitgide büyüdü verdiğin yalnızlık, yüreğim kahırla doldu. Ümit etmenin mutlu heyecanları, yerini tarifsiz bir hüzne bıraktı. Kocaman, kalabalık bir şehirde yapayalnız kaldım işte. Nerdesin?
Beni unuttun demiyeceğim. unutmadığını biliyorum.Ama düşün ki, benden uzaklaştığın her kilometre, sana olan sevgimi bir kat daha arttırdı. Senden başka bir şey düşünemez oldum. Geri döndüğün zaman , eminim şaşıracaksın. Böylesine mesafelerle büyüyen, zamanla derinleşen bir aşkın karşısında olmak kimbilir ne kadar değiştirecek seni.. Yüzünde pembelerin en güzeli, gözlerinde ışıkların en parlağı ile sevilmenin çok çok sevilmenin hazzını yudum yudum içeceksin. Sevilen bir kadının mutluluğunu seyredeceğim sende. Sevdiğim kadının ölümsüzlüğünü yaşayacağım.. Nerdesin?
Dün evinin önünden geçtim. Perdelerin kapalıydı, dolu doluydu gözleri pencerelerin. Kapın sanki bir daha hiç açılmayacak gibi kapanmıştı sokağın yüzüne. Kimbilir odalar, eşyalar ne haldeydi sensiz. Her dakika ayaklarının güzelliğiyle mest olan halılar ne yapıyordu şimdi? Ya kokuna ve sıcaklığına alışmış yatağın ne haldeydi? Baktım sen yoktun, duvarlar kararmıştı. Sokağından yaşayan bir ölü gibi geçtim ve bir hüzün anıtı halinde bıraktım evini. Nerdesin?
Meğer ne doldurulmaz bir derinlikmiş yokluğun. Kaderde bu sensizlik de varmış. Her insanın yüzünde sana benzeyen bir şey aramak da varmış. Sesini duymak varmış şarkılarda. bütün kitaplarda seni okumak varmış. Meğer ne dayanılmaz bir şeymiş yokluğun. Kağıtlara seni yazmak varmış, renk renk düşünmek varmış seni, çiçek çiçek koklamak varmış. Artık hiç yazmasan da olur hiç gelmesen de.. Meğer ne türlü bir ölümmüş yokluğun.
Bir daha nerdesin demiyeceğim. Bendesin artık. Dudaklarımın değdiği kadehlerdesin. Serin yağmurlar getiren bulutlardasın. Kah denizlerdesin, kah rüzgarlardasın. Uzaktasın ama yine bu şehirdesin.
Gittiğine inanmıyorum. Gel demiyeceğim.
25. MEKTUP - SAHİBİNİ ARAYAN MEKTUPLAR - ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

bugün bendeki resimlerini ve mektuplarını yakıyorum. küllerini sana göndereceğim. 

işte! hepsi önümde duruyor. şu resim çekilirken karşında ben vardım, hatırladın mı? üzerini < seni daima seveceğim > diyerek imzalamışsın. bu seni en çok anlatan resimdi biliyorum. bana en yakın olduğun resimdi... karşında ben vardım, gözlerin gözlerimdeydi... için benimle doluydu, bakışların gibi. önce bu resmini yakacağım, bu en çok sen olan resmini. sonra da diğerlerini yakacağım. hepsi birer birer kıvrılıp kül olacak sonunda. 

ya mektupların? her birini çok çok öptüğüm mektupların... satır satır içimde çakılı duran mektupların. onlar da yanacak. senden madde olan hiçbir şey kalmasın bende, istemiyorum. içimde bıraktığın eziklik yeter artık. artık seninle değil, verdiğin acılarla avunacağım. seni bütün arzuların üzerinde, bütün özlemlerin ötesinde seveceğim artık. sensiz bir dünya yaratacağım senden. dünya duracak ama sen durmayacaksın. zaman bitecek, ama sen bitmeyeceksin. bir gün bütün çiçekleri solacak bahçelerin, yıldızlar ışık vermeyecek, güneş doğmayacak hiç. ama sen solmayacaksın, sen eksilmeyeceksin. seni maddenin dışına çıkarıyorum. ölümsüzlüğün kapılarını açıyorum sana.. anlamıyor musun? 

daha düne kadar her yerini ayrı ayrı seviyordum. ellerini tuttuğum zamanlar ürperirdim, başım dönerdi gözlerine bakınca. dudakların her öpüşte yeniden dünyaya getirirdi beni. al işte, hepsini sana bırakıyorum. güzelliğin de senin olsun dişiliğin de.. göreceksin, bir gün her yerin şu mektuplar, şu resimler gibi kül olup dağılacak. bir tel bile kalmayacak saçlarından. niceleri gibi sen de göçüp gideceksin bir gün.. önce güzeliğin terk edecek seni. ellerin buruşacak, belin bükülecek, ak pak olacak saçların. boş bir çuvala döneceksin. gözlerinde o vahşi pırıltı kalmayacak, bütün ateşi sönecek dudaklarının...ama ben o halinle bile seni terketmeyeceğim. çünkü benim içimde hep bugünkü gibi kalacaksın. taptaze, sımsıcak ve korkunç güzel! yalnız benim gözlerimde bir manası olacak bakışlarının. ben yok olduğum zaman da satırlarımda yaşayacaksın. hiç ihtiyarlamadan, hiç değişmeden, hiç tükenmeden... adım adınla anılacak, adın adımla.. 

mektuplarınla resimlerini yakacak gücü kendimde bulamasam, o zaman da kendimi yakardım. şu herkeste seni gören gözlerimi, şu her yerde sana koşan ayaklarımı ve şu her zaman sana yazan ellerimi yakardım. tenimden yükselen alevler ta allaha kadar uzanır, ona çaresizliğimi anlatırdı. seni güçsüz, zayıf bir insan tarafından sevilmenin hayal kırıklığına uğratmamak için, şimdi benim yerime, senden kalanları yakacağım. ben yaşadıkça, varlığım bütün çaresizliklere meydan okuyacak. unutma; seni sevdiğim için ölebilirdim, seni sevdiğim için yaşayacağım. biraz sonra mektuplarınla resimlerni tutuşturacak bir kibrit çöpü gibi çekiliyorum hayatından. her şeyiyle onu sana bırakıyorum. hayatın senin olsun. istersen hayatım da.. ama sen kendinin bile olamayacaksın artık. ben yaşadıkca, adım söylendikçe... 

seni bensizliğe ve kendimi sana mahkum ediyorum..

istanbul, haziran- eylül 1962

14 Mayıs 2016 Cumartesi

Mutlu olan onlar diye sen mutlu olduğunu sanıyorsun aslında sen mutlu felan değilsin anlasana gerçekler kimseyi bir arada tutmuyor kalabalıklar koca bir yalan.. M.A

13 Mayıs 2016 Cuma