14 Mart 2016 Pazartesi

Nemli sabahı sana taşıdım
Islaklığıyla ilk yazın arzularını
Ve senin üstüne doldum doğan güneşle
Oysa dünya hoşgörünün ellerinde yaratıldı,
Kaç defa gözyaşlarım güvenle döküldü ellerine,
Yaram kaç defa sulandı kaç defa heyecanla koştum sana
Uygun bir günde ulaştım sana kaç defa benliğimi
Ve bedenimi üstüne bırakarak isyanımla temizleyerek  kutsallığını
Senin bir gül oluşundan değil serabım renklerin gölgesinde büyüdüğü için
Yüzünü bahara yaymadım
Ve ayın güzelliğini rivayetle söyledim
Serabında gezgin, hangi yüz
Kokundan esmeden seni görebilirdi?
İşte, bu garip dunyaya yayıldı kokun
Rüzgardan rüzgara taşındı
Koynundaki yuvaya batarak
Dönen her sabahla içinde tomurcuklandı...
Ağzının dışında şimdi azabın bakışını işler hava Bütün gün yüzünde toplanır Sevgilim sesini duyuyorum o benim emanetim Olan, kuzey rüzgarlarına azıcık benzeyen Yollarımda aşk gençliğine döner Ruhunu tutacak ellerini ver bana Onda yaşayacak koynunu Son bir defa daha adımla çağır sonsuza Yanıtı kucaklasın nidanı Bana, sesinle ateşlerle yanacaksın, diyen ve küle döneceksin Onurun gibi aşkla yanarak.

13 Mart 2016 Pazar

Ne kadar dönüp dolaşsam, yine de
Hep o çıkmaz sokaktayım çaresiz
Bir umut kırıntısı gözlerimde
Yürüyorum durmadan, dalgın, sessiz

Sokak o sokak, bense ben değilim
Sanki bin yıllar geçmiş aradan
Boşlukta bir şeyler arıyor elim
Belki de mahşere dek bulunmayan

Yitirdiğim neydi, aradığım ne
Çöken ne yüreğime kurşun gibi
Tanrım! ben mi değiştim söylesene
Yoksa bende zamanlar mı eskidi

Bir yerlere varmadan, nasıl böyle
Hiç durmadan akıp gidiyor günler
Yaşam diye verdiğin bu mu söyle
O mu sırtıma sapladığın hançer

Bir çıkmaz sokağın sonunda, işte
Suskun ve tek başına seninleyim
Fanilikten ölmezliğe geçişte
Bilmiyorum, söyle bana, ben neyim

Sevdimse; verdiğin yürekle sevdim
Sen açtın bu ufku karşımda sonsuz
Yürüdüm bir yolun sonuna geldim
Yıkık, üzgün ve paramparça onsuz

Ölüm buysa, Tanrım buysa yaşamak
Sil alnımdan yazdığın bu yazgıyı
Ya bir yere çıksın artık bu sokak
Ya da öldür içimdeki Tanrıyı!..

Ümit Yaşar Oğuzcan 
Bir gün demek ne kadar hazin 
Anılarla dolu geçen yıllara!... 
Bakıp da ardında kalan yollara; 
Geri dönememek tek bir an için! 

Büyüttüğün artık umutlar değil, 
Şimdi tek gerçek var; çaresizliğin. 
Bak! Fırçan kırılmış, bomboş tuvalin 
Ne biraz renk kalmış, ne de bir şekil 

Silinmiş o portre, göremezsin ki! 
Daha yakından bak dilersen, eğil; 
Hani o maviler? Hani o şekil? 
Uçup gitmiş mi ne? Hani o sevgi? 

Nerde o dostluklar? Güzel yalanlar? 
Bu kalp neden değil eskisi gibi? 
Bir başka dünyada bulursun belki, 
Geçer de aradan nice zamanlar... 

O yer umutların söndüğü yerdir, 
O yerde zavallı bütün insanlar! 
Şairler, bilginler ve kahramanlar 
O yerden hüzünle geçtiler bir bir 

Arındılar sahte, yalan ne varsa 
Sonunda denize ulaştı nehir; 
Ne bir beste kaldı, artık ne şiir! 
Bitti aldanışlar, bitti her tasa... 

Nice sevenleri aldı o deniz; 
Yine uygulandı en eski yasa; 
Uzak bir sevgilden her ne kalmışsa; 
Unutuldu. Ve duruldu kalbimiz. 

Yıllar geçti... Neden sonra anladık: 
Yüce olan, bağışlayan tek biziz! 
Her kadehte kalan tortu sevgimiz, 
Her yerde o güneş, hep o aydınlık...

Ümit Yaşar Oğuzcan

12 Mart 2016 Cumartesi

Yürü ki el ele yürümeyi öğren, sonra koş yorulmayı öğren, aşık ol ki sevgiyi öğren, öl ki yaşamayı, yaşarken de ölmeyi unutmamayı öğren.. M.A

6 Mart 2016 Pazar

"Eğer insanları, düşündüklerine inandırırsanız, sizi severler. Gerçekten düşündürürseniz ise, sizden nefret ederler.'' Don Marquis

3 Mart 2016 Perşembe

"İnsanlar umutlarına göre söz verip korkularına göre hareket ederler."
F. Rochefoucauld