25 Şubat 2015 Çarşamba

''Aşk sevgiliye hamal olmak değil sevgilide hemhal olmaktır. Hamal sevgisini bedeninde taşır hemhal olan ise yüreğinde.'' Sinan Yağmur

18 Şubat 2015 Çarşamba

Hava güzelken herkes yürür koşar gezer, sen benimle karda iz bırakarak yürü sen düş ben kaldırayım, ben düşeyim sen kaldır.. M.A

16 Şubat 2015 Pazartesi

6 Şubat 2015 Cuma

 Herkeslere gösterdiğin güzellikleri değil, kimselere göstermediğin çirkinliklerini ver bana. Onların dokunduğu yerlerine değil, kendinin bile ulaşmaya korktuğun karanlıklarına. Sakla beni utancına, korkularına, bulantılarına. Nefretine koy, öfkene koy mesela. Herkeslere gösterdiğin mutlu yüzünü değil, kimselere göstermediğin mutsuzluğunla ol yanımda. Siyah saçların onların olsun, bilgelik ağacının dallarında ağarttığın beyazların ve hüzünlerin yeter bana.

Banu Solak

Önce gözlerin girer odamdan içeri 
Sonra ellerin, saçların dudakların 
Bir bir hatırlarım 
Her sabah senin olan ne varsa 
Yüzüm aydınlanır 
Şarkılar söylemek gelir içimden 
Yakında bir kuş öter 
Uzaklarda bir tren sesi 
Sonra kornalar, çocuk ağlamaları 
Vapur düdükleri 
Sesler bir uğultu halinde yükselir büyük şehirlerden 
Ve alışılmış bir yaşamaktır çöker omuzlarıma 
Sarar benliğimi birden 
Büyük, devamlı dalgalar halinde duygularım 
Her sabah seninle başlar 
Ve ben her sabah 
Ta içimde bir ağrı gibi yokluğunu duyarım 

Her sabah 
Rezil insanlar bekler her köşebaşında beni 
Yüzleri, yürekleri kadar kirlidir 
Biri gider, biri gelir 
Biri gider, biri gelir 
Yakamda duygusuz iğrenç elleri 
Ve soğuk gözbebekleri gözlerimde 
O alışılmış yaşamak ki her sabah 
İğreti bir elbise gibi durur üzerimde 
Bir isyandır sarar içimi 
Her şeyi üzerimden çıkarıp atasım gelir 
Fakat insanlar, insanlar bırakmaz beni 
Biri gider, biri gelir 

Hep aynı ses, aynı şarkı 
Aynı sağır gökyüzü 
Dilsiz bir deniz 
Kör bir düzen 
Hep aynı kör döğüşü 
Yalancı yüzler, aptalca bakışlar 
O iki yüzlü selamlar 
Hep aynı tempoda geçen manasız bir gün 
Hep o değişmeyen puslu ikindi üstleri 
Ve hep aynı yorgun, zoraki akşamlar 
Ya o geceler satılmış, utanç dolu 
Büyük avizelerin aydınlattığı sefil yüzlerimiz 
Renkli kumaşlar, altın kol düğmeleri 
Kristal kadehlerde kral içkiler 
O hesaplı dostluklar 
Satın alınmış sevgiler 

Ben alışılmış şeyleri sevmem, bilirsin 
Yaşamaksa dilediğim gibi yaşamalıyım 
Sevmekse gönlümce sevmeliyim 
Kendi ellerimle yazmalıyım alın yazımı 
Ölmekse istediğim anda ölmeliyim 
ve yaşıyorsam 
Her şey bambaşka olmalı seninle 
Alışılmış şeylerden öte 
Yalanlardan, düzenlerden uzak 
Yeter, yeter artık 
Dönmesin o eski plak 
Her şey gölümüzce olsun 
Bulsun 
Dilediği zaman ellerim ellerini 
Paylaşalım seninle bütün geceleri 
Sabahları, akşam üzerlerini 
Görülmemişi görelim, tadılmamışı tadalım 
Şarkılar söyleyelim kimsenin bilmediği 
Yüzüm her zaman aydınlık olsun aydınlığında 
Her zaman sevgiyle gülsün gözlerimin içi 
Yeter artık, yeter 
Kırılsın o çemberler 
Sarsın her yanımızı bir yaşama sevinci 
Ayrılıklar, kederler, gözyaşları bitsin 
Bütün bir ömür boyunca 
Seninle başlayan sabahlarım 
Seninle sürüp gitsin.

Ümit Yaşar OĞUZCAN
Dogarken mi başladi benim son yolculugum 
Ondan mi öyle geçti o garip çocuklugum 
Masallarla düşlerle beni hep aldattilar 
Yaşadigim; en büyük yalandi biliyorum 
Boşlugu kucaklardim uzatsam ellerimi 
Düşsem diye beklerdi pusuda bir uçurum 
Kol gezerdi çevremde acilar ölüm gibi 
Ben ondan böyle kaldim, ondan karardi ruhum 
Yagmur mu yagmazdi ne, tarlalar mi çorakti 
Neden hiç yeşermedi serptigim onca tohum 
Şimdi ölen bir şey var içimde azar azar 
Ha söndü ha sönecek yillar önce yanan mum 
Susmayin biliyorum, ben bir yalan dünyada 
Gürültülü yaşadim, sessizce ölüyorum

Ümit Yaşar OĞUZCAN
Kaderde senden ayrı düşmek de varmış 
Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim... 
Seni tanımadan 
Hele seni böyle deli divane sevmeden 
Yalnızlık güzeldir diyordum 
Al başını, kaç bu şehirden 
Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara 
Rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git 
Git gidebildiğin yere git diyordum 
Oysa ki, senden kaçılmazmış 
Yokluğuna birgün bile dayanılmazmış. 
Bilmiyordum... 

Yine de dayanmağa çalışıyorum işte 
Bir kır çiçeği koparıyorum gözlerine benzeyen 
Geçen bulutlara sesleniyorum ellerin diye 
Rüzgar güzel bir koku getirmişse 
Saçlarını okşayıp gelmiştir diyerek avunuyorum 
Yaşamak seninle bir başka zamanı 
Bir başka zamanda seni yaşamak 
Herşeyden önce sen 
Elbette sen 
Mutlaka sen 
İster uzaklarda ol 
İster yanıbaşımda dur 
Sen ol yeter ki bu zaman içinde 
Ben olmasam da olur 
Seni bir yumağa sarıyorum yıllardır 
Bitmiyorsun 
Çaresizliğim gün gibi aşikar 
Su olup çeşmelerden akan güzelliğin 
İnceliğin ışık ışık yüzüme vuran 
Sen güneş kadar sıcak 
Tabiat kadar gerçek 
Sen bahçelerde çiçekler açtıran 
Sudan, havadan, güneşten yüce varlık 
Sen, o tek sevgi içimde 
Sen görebildiğim tek aydınlık 

Bir nefes de benim için al 
Havasızlıktan öldürme beni 
Bulutlara, yıldızlara benim için de bak 
Susadım diyorsam 
Bir yudum su içmelisin 
Ben yorulduysam sen uyumalısın 
Ellerim sevilmek istiyor 
Saçlarım okşanmak istiyor 
Dudaklarım öpülmek istiyor 
Anlamalısın. 

Ağaçların yeşili kalmadı 
Gökyüzünün mavisi yok 
Bu dağlar o dağlar değil 
Rüzgarında kekik kokusu yok 
Kim bu çaresiz adam 
Bu kan çanağı gözler kimin 
Kaç gecedir uykusu yok 
Gündüzü yok 
Gecesi yok 
Yok 
Yok 
Anladım 
Sensiz yaşanmaz bu dünyada 
İmkanı yok.

Ümit Yaşar OĞUZCAN
Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin? 
Hep böyle içinde uzak bir işik mi yanar? 
Bakişlarinda beni dinlendiren bir şey var; 
Kiyisindaymiş gibi en sakin denizlerin... 
Bir yelkenliyim şimdi ben senin limaninda 
Firtinalardan geldim sende dinleniyorum. 
Bu huzur, bu sessizlik hiç bitmesin diyorum; 
En eşsiz dakikalar sürsün senin yaninda... 

Hiç yumma gözlerini, işigin eksilmesin, 
Gündüzüm aydinligim, ipek böcegim benim! 
Güz bahçemde açilmiş o son çiçegim benim! 

Yorgun kalbim seninle elem nedir bilmesin; 
Ayirma gözlerimden çocuksu gözlerini, 
O sakin o yalansiz, o kuytu gözlerini.

Ümit Yaşar OĞUZCAN
Bir eylüldü başlayan içimde 
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını 
Çimenler sararmıştı 
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin 
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı 
Katar katar gidiyordu kuşlar uzaklara 
Deli deli esiyordu rüzgar 
Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa 
Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar 
Neydi o bir zamanlar 
Sevmişliğim, sevilmişliğim 
O heyheyler, o delişmenlikler neydi 
Ne bu kadere boyun eğmişliğim 
Ne bu acıdan korlaşan yürek 
Ne bu kurumuş nehir; gözyaşım 
Önümdeki dizboyu karanlıklar da ne 
Ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım 
Beni kötü yakaladın haziran 
Gamlı, yıkık eylül sonuma 
Bir ilkyaz tazeliği getirdin 
Masmavi göğünle 
Cana can katan güneşinle 
Pırıl pırıl engin denizinle girdin içime 
Çiçekler açtı dokunduğun 
Çimler büyüdü yürüdüğün 
Ve güller katmer katmer oldu güldüğün yerde 
Başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi 
Oldurduğun yemişlerin ağırlığından 
Dallarım yere değiyor 
Güneşi batmadan saçlarının 
Bir dolunay doğuyor bakışlarından 
Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma 
Uykusuz gecelerim seninle apaydınlık 
Başım dönüyor, off başım dönüyor yaşamaktan 
Ölebilirim artık 
Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse 
Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma 
Baksana; parmak uçlarım ateş 
Lavlar fışkırıyor gözbebeklerimden 
Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan 
Benimle meydan oku her çaresizliğe 
Benimle uyu, benimle uyan 
Birlikte varalım onüçüncü aylara 
Ben bir eylül, sen haziran.

Ümit Yaşar OĞUZCAN